Mescidi Aksa, dünyanın dört bir yanındaki milyonlarca insan için derin dini, tarihi ve kültürel anlamlar taşıyan kutsal bir yapıdır. Kudüs’ün Eski Şehri’nde yer alan bu cami, İslam dininde en önemli üç kutsal mekândan biridir. Aynı zamanda Filistin halkının kimliğini ve direnişini temsil eden güçlü bir semboldür.
Bu makalede Mescidi Aksa’nın dini önemi, mimari özellikleri, tarihi geçmişi, güncel durumu ve küresel siyasetteki rolü detaylı şekilde ele alınmaktadır.
Mescidi Aksa’nın Dini Önemi
Müslümanlar için Mescidi Aksa, Mekke’deki Mescid-i Haram ve Medine’deki Mescid-i Nebevi’den sonra en kutsal üçüncü mescittir. Kur’an-ı Kerim’de İsra ve Miraç hadiseleri kapsamında adı geçen bu kutsal mekâna, Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bir gece yolculuğu (İsra) ile Mekke’den gelmiş ve tüm peygamberlere imamlık yapmıştır.
Bu olay, Mescidi Aksa’nın İslam inancında ayrıcalıklı bir yere sahip olmasına neden olmuş ve Müslümanlar için manevi bir merkez hâline gelmiştir.
Ayrıca Oku: Konyaspor – Galatasaray Türk Futbolunda Tarihi Bir Rekabet
Mimari Güzelliği ve Yapısı
Mescidi Aksa, tek bir binadan ibaret değildir. Kubbetü’s-Sahra (Altın Kubbe), el-Kıblî Camii (Gümüş Kubbe), avlular, medreseler, çeşmeler ve çeşitli kapılardan oluşan geniş bir külliyeyi kapsar. Yaklaşık 144.000 metrekarelik alanıyla aynı anda 400.000 kişiyi ağırlayabilecek kapasitededir.
Mimari açıdan Emevî, Eyyubî, Memlûk ve Osmanlı dönemlerinin izlerini taşır. Mermer sütunlar, İslami hat sanatı, mozaikler ve zarif kemerler, yüzyıllar boyunca geleneksel İslam sanatının eşsiz örneklerini yansıtır.
Mescidi Aksa’nın Tarihçesi
Mescidi Aksa’nın bulunduğu alan binlerce yıldır kutsal kabul edilmiştir. Yahudi inancına göre burası Birinci ve İkinci Tapınakların yeri; Hristiyanlar için ise Hz. İsa’nın hayatıyla bağlantılı kutsal bir bölgedir.
Bugünkü cami yapısı, ilk olarak Emevî Halifesi I. Velid tarafından 8. yüzyılda inşa edilmiştir. Zaman içinde depremler, istilalar ve siyasi değişiklikler nedeniyle defalarca restore edilmiştir. Ancak tüm bu zorluklara rağmen , ruhani özünü ve tarihî derinliğini korumayı başarmıştır.
Ayrıca Oku: Arzu Sabancı Biyografisi, Yaşı ve Serveti
Kültürel ve Ulusal Bir Sembol
Filistin halkı için , sadece bir ibadet yeri değil, aynı zamanda kimliklerinin ve direnişlerinin sembolüdür. Kudüs ile olan bağlarının en güçlü temsilidir. Bu nedenle pek çok protesto ve toplumsal hareket etrafında şekillenmiştir.
Filistin bayraklarında, duvar resimlerinde, afişlerde ve sosyal medyada sık sık Mescidi Aksa görselleri yer alır. Bu da onun kültürel anlamda ne kadar güçlü bir sembol olduğunu gösterir.
Siyasi Gerginliklerin Odağında Mescidi Aksa
Mescidi Aksa, tarih boyunca ve günümüzde siyasi anlaşmazlıkların da merkezinde yer almıştır. Mescidin bulunduğu alan İsrail kontrolünde olsa da dini yönetimi Ürdün’e bağlı olan İslami Vakıf (Waqf) tarafından yürütülmektedir. Zaman zaman Yahudi yerleşimcilerin baskınları, giriş kısıtlamaları ve güvenlik müdahaleleri çatışmalara yol açmaktadır.
Bu gerginlikler uluslararası toplumun da dikkatini çeker. Birçok ülke ve kurum, kutsallığına saygı duyulması gerektiğini vurgular ve tansiyonun düşürülmesi çağrısında bulunur.
Mescidi Aksa İslam Dünyasının Desteği

Tüm İslam dünyasında , bir birlik ve dayanışma simgesidir. Camiye yönelik tehditler ya da saldırılar, Türkiye, Pakistan, Malezya, Endonezya gibi birçok ülkede protestolarla karşılanır. Camiyi koruma çağrıları, sosyal medya kampanyaları ve yardım fonlarıyla desteklenir.
Müslümanlar, Kudüs’e seyahat ederek burada namaz kılmayı manevi bir ayrıcalık olarak görür. Peygamber Efendimiz’in hadislerinde burada kılınan namazların fazileti özellikle vurgulanmıştır.
Restorasyon ve Koruma Çabaları
Mescidi Aksa, sadece dini değil, aynı zamanda kültürel ve tarihi bir miras olduğu için çeşitli restorasyon projeleriyle korunmaktadır. Ürdün Vakıflar Bakanlığı, Filistinli uzmanlar ve bazı İslamî kuruluşlar tarafından yapılan çalışmalar, caminin yapısal güvenliğini sağlamayı amaçlamaktadır.
Ancak bu çalışmalar zaman zaman siyasi baskılar, fon eksiklikleri veya güvenlik riskleri nedeniyle sekteye uğramaktadır. Buna rağmen korunması yönündeki irade son derece güçlüdür.
Mescidi Aksa’yı Ziyaret Etmek
Bugün Mescidi Aksa’yı ziyaret edenler, hem tarihî hem de ruhani bir atmosferle karşılaşır. Cami, Müslümanlara açıktır. Turistler ve diğer dinlere mensup kişiler için ise zaman zaman kısıtlamalar uygulanmaktadır.
Ziyaretçiler caminin içinde dua edebilir, rehber eşliğinde bölgeyi gezebilir ve tarihini öğrenebilir. Ancak ziyaretlerin güvenli ve düzenli olması için sıkı güvenlik önlemleri uygulanmaktadır.
İslamî Öğretilerde Mescidi Aksa
Kur’an-ı Kerim’de geçen İsra olayının yanı sıra hadislerde de birçok atıf yapılır. Müslümanlar için bu cami, hem geçmişin bir parçası hem de ahir zamanla ilgili kehanetlerde önemli bir yerdir.
Pek çok cuma hutbesinde önemi anlatılır. Diyanet kurumları ve medreselerde genç nesillere bu kutsal mekân hakkında bilgi verilir ve bilinç aşılanır.
Teknoloji ve Medyada Mescidi Aksa
Son yıllarda sosyal medya, hakkında farkındalık oluşturmakta önemli bir araç hâline gelmiştir. Canlı yayınlar, dualar, baskınlar ve restorasyon çalışmaları milyonlarca kişiye ulaştırılmaktadır. Böylece cami, dijital çağda bile gündemin ön sıralarında yer alır.
Özellikle gençler arasında , hem dini hem de sosyal bir sorumluluk bilinciyle sahiplenilmektedir.
Dinlerarası Diyalog ve Saygı
Mescidi Aksa, sadece Müslümanlar için değil, Yahudiler ve Hristiyanlar için de tarihi bir öneme sahiptir. Bu nedenle Kudüs’ün ortak mirası olan bu bölgede barışın sağlanması adına dinlerarası diyalog büyük önem taşır.
Bazı vakıf ve kurumlar, üç dinin mensuplarını bir araya getiren bilgi programları ve rehberli turlar düzenleyerek karşılıklı anlayışı teşvik etmeye çalışmaktadır.
Sonuç
Mescidi Aksa, sadece bir cami değil; inancın, tarihin, direnişin ve umudun canlı bir sembolüdür. Müslümanlar için manevi değeri paha biçilmezdir. Filistin halkı için ise özgürlük ve kimlik mücadelesinin merkezindedir.
Dünyanın en hassas bölgelerinden birinde bulunan Mescidi Aksa, tüm insanlık için saygı duyulması gereken evrensel bir mirastır. Onun korunması, sadece Müslümanların değil, tüm medeniyetlerin ortak sorumluluğudur.